T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
KOCAELİ / İZMİT - 24 Kasım Anadolu Lisesi

MEZUNLARIMIZDAN MEKTUP VAR

Sevgili gençler, hepimiz ders seçimlerinizin mesleğinizi belirleme noktasındaki hayati öneminin farkındayız. Bu önemli dönemeçte yolunuza ışık tutacak, sizlere bu konuda yardımcı olacak bir çalışma yapmak istedim. Dil alanı düşünen öğrencilerimiz için 3 yıldır yapmakta olduğum çalışmayı sizlerden gelen talepler doğrultusunda genişlettim. Okulumuz eşit ağırlık, dil, sayısal ve sözel alan mezunu öğrencilerimize ulaşarak onlardan sizlere bir mektup yazmalarını rica ettim. Mektuplarında sizin yaşlarınızda aynı sıralarda otururken yaşadıklarından, yaptıkları meslek seçimlerinden, üniversite ve iş yaşamlarından bahsettiler, sizlere önemli tavsiyelerde bulundular. Şu ana kadar bana ulaşan 35 adet mektup oldu ve gelmeye devam ediyor. Burada her biri benim için çok kımetli olan 7 eski öğrencimin mektubunu  sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyacağım. Mektupların tamamını  bir kitapçık haline dönüştürmeyi ve sizlere ulaştırmayı hedefliyorum.

Beni kırmayıp bu çalışmaya katılan tüm eski mezunlarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyor, sizleri onların sıcacık satırlarıyla baş başa bırakıyorum.

 

      H.Elif ŞAHİNCİ       

                                                                                                                                                                             

 

Merhaba arkadaşlar İpek ben 

Oturduğunuz sıralara ilk oturduğumda bana deselerdi ki sana 12 yıl sonra 'psikolog hanım' diye seslenecekler tabi k inanmaz ve gülerdim. Ancak şu an büyük bir mutlulukla bakıyorum. Kaçıncı sınıf olursanız olun sizler de gelecekte psikolog,...hanımlar ve beyler olacaksınız. Eğitim sistemindeki bozukluğa(kendimizi tam tanımadan meslek seçme durumuna en azından) bu mektupla girersek o konunun çıkışı olmaz. O yüzden bu durumu nasıl daha az hasarla atlatırız ona odaklanmalıyız bence. Mesleğim gereği amacım sizlere seminer kıvamında bir öğütler listesi hazırlamak değil. Bakın ben bunları yaptım siz yapmayın demek istiyorum.

O yüzden önce ben kendimi tanıtarak başlamak istiyorum. 12 TM sınıfı, 2010 yılı mezunuyum ben. 9. Sınıfta fen derslerim çok iyi olmasına karşılık alanda mutlu olmayacağımı düşünerek eşit ağırlık seçerek devam etmiştim. Sınıflarımda ortalamanın üstünde bir başarı sergilemiş, çalışma sistemimi doğru analiz etmiş ve matematik yapamasam da felsefe ve coğrafyaya ağırlık vererek ilk on binde yer almayı başarmıştım. Baktığımızda sayısal olarak bu bir başarıydı. Ancak bu durumu iyi yönetmek ve kendime uygun bir mesleği seçmek asıl başarıymış arkadaşlar. Bunu anlamam üniversite sonunda oldu ne yazık ki. Sayısal başarımın gereği dönemin popüler tm meslekleri olan avukatlık ve psikoloji önerileri her yerden çığ gibi yağıyordu o dönem. Eğer ben kendimi dinleseydim ve seslere kulak kapatmayı bilseydim belki de şu an psikoloji değil gastronomi mezunu olabilirdim. Ancak tabi ki o dönemin verdiği gelecek kaygısı ve durumumla psikoloji bölümünü tercih ettim. Seçtiğim meslek kendi istediği bölümü bulamamış ipek için seçebileceklerimin arasından en iyisi ve en keyiflisiymiş. Yani tamamen yanlış bir tercih yaptım demiyorum; sadece daha tutkuyla daha içten gelen bir yetenekle yapabileceğim mesleği o dönem sırf puanım heba olmasın diye seçmedim. Sizlere birinci önerim işinizi şansa bırakmayın. Hangi mesleği daha mutlulukla ve istekle yapabileceğinizi hayal kurarak kestirmemiz çok zor. Olabildiğince çok meslek grubundan insanla tanışın yanlarına gidin ofislerinde bulunmak isteyin, çalışma alanlarını gözlemleyin; sonunda hiç tahmin etmeyeceğiniz şeyler olabilir ve lütfen sayısal değerlerin sizin seçimlerinizi engellemesine izin vermeyin.

Bir diğer önerim ise İngilizce ve yurtdışı olanakları hakkında.  Elif Hocam sayesinde hazırlığı geçtim, erasmussınavını verdim, yüksek lisans için artı bir puan olan dil seçeneğini gerçekleştirdim; kendisi hazırlık düzeyinde bir yabancı dil eğitimi veriyor eğer gerçekten alırsanız. Sizler şimdiden onun bilgisini depolarsanız üniversitede sadece ulusal değil uluslararası bir perspektifte araştırmalar, okumalar yapma imkanınız var ve bunun ne kadar önemli olduğunu ancak ve ancak üniversite yıllarında anlayabileceksiniz benden spoiler olsun J

Bence önemli bir diğer nokta ise üniversite kazanmış olmanız size hayatta maddi ve statü anlamında bir kapı açıyor ama o kapıdan girdiğinizdeki dünya sizin eylemlerinizle şekilleniyor. Örneğin psikoloji kazandınız. Mezun olduğunuzda hazır bir iş sizi beklemiyor. Eğer siz üniversite yıllarında ders dışında insan bağları kurduysanız, kafanızı boş bırakmayıp ders dışında sosyal kültürel meselelerle de yorduysanız yani siz kendinize sağlıklı yatırımlar yaptıysanız(gönüllü çalışmaları, tiyatro, kitap okumaları, konferanslar, eğitimler,...) o zaman ancak o meslerler için idealize edilmiş başarı odaklı hayatı tatmin olarak yaşayabiliyorsunuz. (Şaka gibi ama gerçek bölümünde bugün)Yoksa benim psikoloji bölümünü dereceyle bitirip ilk seansında panik atak geçiren arkadaşlarım da var mesleğe tövbe etti. Bu yatırımlara lise zamanında başlamanız için hiçbir engel yok; çözmeniz gereken testler ve sınavlarda buna engel değil bence. Haftada kendinize yatırım yapacağınız bir iki saat yıllar sonra iyi ki yapmışım diyeceğiniz şeylere dönüşebilir.

            Hayatınızın en güzel günleri için birkaç adım daha atmanız gerekli, orda sizleri bekliyor o günler. Lütfen içinizdeki karamsarlık, korku, kaygı, otorite, itaat gibi canavarların onları sizden almalarına izin vermeyin. Hangi durumda olursanız olun değiştirilemez/dönüştürülemez bir şey yoktur. Umut ve huzur dolu günler dilerim J

(Not: İletişim bilgilerim Elif Hocamda var bir soru işaretinde çekinmeden ulaşın, aşağıya mesleğimle ilgili birkaç not düşeceğim merak edenler için, sevgiler ...)

 

Biraz da bölümümden bahsedeyim. Çünkü bence biz psikolojiyi yeni yeni öğreniyorum bir bilim dalı olarak. Ben sanıyordum ki mezun olunca bir odam olacak ve sorunu olan insanlar bana gelecek, bana da sihir yapmayı öğretmişler hoop iyi olacak her şey. Ancak öyle olmadığını algılamam iki senemi aldı diyebilirim. Öncelikle Ege Üniversitesi mezunuyum ve bu bölüm çok eski yıllardan bu yana faaliyet gösteren bir bölüm bunun avantajını kesinlikle yaşadım ve bilimsel ilkelere, araştırma yöntemlerine, literatüre bağlı bir eğitimim oldu. Bu eğitimimden de güç alarak psikoloji alanını isteyen hatta belki istemeyenlere de bu alanın bir tek benim kurduğum senaryosu yokmuş arkadaşlar. Psikolojiyi büyük bir bavul olarak düşünün. Bu bavulun içinde fizyoloji, sosyal psikoloji, endüstriyel psikoloji, sağlık psikolojisi, gelişim psikolojisi, din psikolojisi, deneysel psikoloji,...gibi bir çok alt alan var. Örneğin ben şu an işletme fakültesinde yüksek lisansıma sivil toplum kuruluşları ve sosyal projeler alanında devam ediyorum, yani çizeceğiniz kariyer yolu tahmin ettiğinizden çok çok değişik olacaktır. (Bu alt alanların her biri derya deniz anlatmakla olmaz dört sene uğraşmanız lazım J Özellikle merak edenler için Google amcaya psikolojinin alt dalları yazıp aratmalarını öneriyorum.)

Bir diğer nokta alanımızda sadece Freud yok. Ben bu sayacağım isimlerin kitaplarını yeni yeni anlıyorum size kitabını alın/okuyun demiyorum. 'Ya insanlar nelerle uğraşıyor vay be!' diyin diye veriyorum bu isimleri;  Theodor W. Adorno, Steven Pinker, Çiğdem Kağıtçıbaşı, ErichFromm, Carl GustavJung, Engin Gençtan, JaredDiamond,  Richard Thaler,...ve niceleri. Bu saydığım isimler çok küçük bir kısmı kalıyor belki ama büyük işler yapmış psikolojiyle ilgili insanlar. Bu insanların özgeçmişleri de birer derstir bence; özgeçmişler, tedx konuşmaları, başarısızlık hikayeleri bol bol faydalanmaya bakın.

Ve evet en vurucu nokta; psikoloji öğrencisiyken bütün akrabalarınız sizin mezun olup sihirli değnekle onların hayatlarını düzeltmenizi isteyecek. Hatta birinci olmak için yarışacaklar ancak yakınlarınıza terapi yapmanız etik değil. Bu onlardan çok sizi, sürekli söylemek zorunda kaldığınız için daha da çok üzecek J (Psikoloji okumayıp benim karakterimi analiz etsene diye peşinizde dolananlar var bir de; sizin döneminize biterler umarım J)

Kısa bir süre sonra meslektaş olacağım her bir arkadaşıma selam ederim, çalışma hayatınız etik ve keyifli anlardan oluşsun. Başarılar J

                                                                                                          İpek Büyükyıldız/ 2010 Mezunu

 

 

Merhaba,

Ben 2010 yılı mezunlarından Eda Yılmaz. Öncelikle sizlere biraz kendimden bahsedeyim; Türkçe-Matematik alanından mezun olduktan sonra Psikoloji lisans eğitimime Bahçeşehir Üniversitesi'nde tam burslu olarak başladım. 2015-2017 yılları arasında Okan Üniversitesi'nde Klinik Psikoloji yüksek lisans eğitimimi tamamladım ve bilim uzmanı unvanını aldım. Şu anda İstanbul'da bireysel psikoterapi çalışmalarımı sürdürüyorum.

Elif hocamın bana ulaşmasıyla bu mektubu yazmaya başladım, tahmin ediyorum ki alan derslerinin seçilmesi döneminde kararsızlık yaşayan birçok genç arkadaşım var şu anda. Alan seçimi dönemini hatırlıyorumda, hem keyif aldığım ve yatkın olduğum dersleri hem de yapmak istediğim mesleği düşününce Türkçe-Matematik alanını seçmek bana çok iyi gelmişti. Üniversitede hangi bölümü okuyacağınızın ya da hangi mesleği seçeceğinizin kararını henüz bu yaşlarda vermek durumunda kalmak ve yanlış bir karar vermekten korkmak birçoğunuzda stres yaratıyor olabilir. Ailenizin isteklerine göre hareket etmek, bir bölümü ya da mesleği sevdiğinizden değil sırf prestijli olduğu için seçmek, "Zaten başaramam, beceremem." diyerek isteklerinizden vazgeçmek yerine bana kalırsa biraz durup "Ben ne istiyorum ve nerede mutlu olurum?" diye kendinize sormakta fayda var. Mutlu olduğunuz bir yerde olmak size ihtiyaç duyduğunuz güveni ve çalışma azmini sağlarken bir yandan da kaygı ve stresle sağlıklı bir şekilde başa çıkmanızı sağlar.

İçinizde henüz nerede mutlu olduğunu, ne yapmak istediğini bilmeyenler de vardır elbette ki bu çok doğal. Ne karar verirseniz verin, bir gün bu kararı değiştirebilme özgürlüğünüz olduğunu unutmayın. Ben istediğimi bölümü okudum ve istediğim işi yapıyorum ama çevremde birçok arkadaşım oldu lisede alanını, üniversitede okuduğu bölümünü değiştiren ya da ikinci bir bölüm okumaya başlayan ve çok da mutlu oldular ait oldukları yerde. Bazılarınız belki çocukluğundan beri ne olmak istediğini biliyor ve o yolda ilerleyecek, bazılarınız ise bunu alan seçtikten sonra, üniversitede okurken veya mezun olduğunda fark edecek. Benim sizlere söyleyebileceğim tek şey sizi mutlu eden şeyi bulduğunuzda korkmayın, vazgeçmeyin ve mutlu olun!

Sevgiler,

                                                                                                                                                                                   Eda Yılmaz /2010 Mezunu

Uzman Klinik Psikolog

 

 

Sevgili Arkadaşlar,

Bugün sizinle birlikte olmayı çok istememe rağmen, yürüttüğüm bir proje nedeniyle ne yazık ki ofisteyim. Ama biricik Elif Hocam sayesinde, iletmek istediğim mesajları ne mutlu ki sizlere ulaştırabiliyorum.

Sizlerin şu an bulunduğunuz noktada bulundum. Ailelerinizin "Çocuğum yabancı dil okursa iş bulabilecek mi?" kaygısını benim ailem de yaşadı. Şu an sizlerde olduğu gibi, "Acaba?" ile başlayan bir sürü cümle geçti benim de aklımdan. Dolayısıyla, içinde bulunduğunuz durumu çok iyi biliyorum, tanıyorum ve anlıyorum. Bu nedenledir ki bugün sizlere ulaşmayı istedim.

Aklımdaki kaygılara inat, kalbimde hep yabancı dil alanında eğitim görmeyi istedim. Süreçte en büyük desteğim annem oldu. Ailem bu alanı da, bu alanı bitirdikten sonra ne yapabileceğimi de kesinlikle bilmiyordu. Ülkemizde herhangi bir alanda mühendis olmak, daha büyük bir başarı göstergesi sanırım :) Babam bana çok büyük tepki göstermişti çünkü aklında hep "Bari avukat olsaydın" düşüncesi vardı. "Bari!" :) Bu kelimeye dikkatinizi çekerim. Tam bir ümitsiz alana gidiyordum babama göre.

Annemin de içten içe babam gibi endişelendiğini ve daha sağlam görünen, adı daha çok bilinen mesleklere yönelmemi istediğini biliyorum. Fakat annem "Kararının arkasındayım" dedi ve biz alan seçmek için şu an sizin oturduğunuz sıralara birlikte geldik. Babam da geldi, fakat belki beni son dakikada vazgeçirebilir diye düşündüğü için :) Derken, aileme umutsuz görünen ama bana büyük bir mutluluk veren bir yola girdim.

Sadece şu an değil, hayatınızın her alanında rehberiniz olmasını istediğim bir şey var: Tutkuyla yaptığınız hiçbir şey sizlere başarısızlık olarak dönmez!

İşte ben de bunu yaptım. Lisede bu nedenle çok mutluydum. Her dersi şevkle dinledim. Bu mutluluk somut başarıları da beraberinde getirdi. Üniversiteye geçiş sınavında Türkiye´de 40´ıncı ve Kocaeli´nde 1´inci oldum. Boğaziçi ÜniversitesiÇeviribilim öğrencisi olarak mükemmel bir 4 yıl geçirdim. Belçika'da Erasmus yaptım, pek çok ülkeye gittim. Dil bilmek benim için sınırları yıkmak demek. Sınırları yıktım ve daha da yolum var. Bir sürü uluslararası arkadaşlıklar kurdum, bir sürü kültür tanıdım.

Ailelerimizin kaygıları tamamen boşmuş çünkü daha okurken çalışmaya başladı tüm arkadaşlarım. Aldığımız eğitim nedeniyle çok yönlü birer dünya vatandaşı oluyoruz. Global oluyoruz. Dolayısıyla firmaların aradığı yetenekler haline geliyoruz. Ben konferans tercümanı olarak girdiğim LC Waikiki´de şu anda Eğitim ve Gelişim Uzmanı´yım ve bildiklerimi diğer insanlarla paylaşıyorum, şirketimizin tüm çalışanlarına mesleklerinde gelişim desteği sağlıyorum.

Öncesinde ise ilk olarak bir kanalda canlı yayın tercümanlığı ve sonra da tercüme firmalarına bağlı olarak konferans tercümanlığı yaptım. Konferans tercümanı olmak harika bir şey, çünkü çalışma saatlerinizi kendiniz belirleyebiliyorsunuz. Benzer şekilde, herhangi bir firmaya bağlı olmayıp evde yazılı çeviriler yaparak yaşamını sürdüren ve bundan çok memnun olan arkadaşlarım da var. Böyle bir seçim yaptığınızda, iş hayatı sizlerin ne sosyal yaşamlarınızı ne de evdeki konforunuzu bozabiliyor.

Tıp okuduğunuzda doktor olursunuz. Hukuk okuduğunuzda avukat. Ama yabancı dil bölümlerinden mezun olduğunuzda, gireceğiniz pek çok sektör olduğunu fark edeceksiniz!

Sizlere şu anda çalıştığım firma olan LC Waikiki´den örnek vermek gerekirse, tanıdığım bazı arkadaşlarımın hangi alanlardan mezun olup şu an ne yaptıklarını paylaşmak isterim:

Şirketimizde İnsan Kaynakları´nda İşe Alım Uzmanı olarak çalışan bir arkadaşım, Alman Dili ve Edebiyatı mezunu. Çalışan İlişkileri Uzmanı olarak çalışan bir arkadaşım, Fransızca Öğretmenliği mezunu. Yetenek Yönetimi Müdürü olarak çalışan bir yöneticimiz, Tercümanlık mezunu. Yabancı dil alanından mezun olduğunuzda açabileceğiniz pek çok kapı var ve bir ablanız olarak söylemek isterim ki, çalışacağınızsektörü seçebilmek çok büyük bir özgürlük ve ülkemiz için büyük bir lüks.

Şirketimizde çok sayıda yabancı tasarımcı var ve bu tasarımcıların iletişimini kolaylaştırmak için toplantılarda sözlü çeviri yapan 27 sözlü tercüman arkadaşımız var. Bu arkadaşlarımız farklı dilleri tercüme ediyorlar: Rusça, İngilizce, Fransızca, Almanca, Arapça, İspanyolca, İtalyanca... Aynı şekilde, global bir firma olduğumuz için tüm dokümanları iki dilde yayınlıyoruz ve bunun için İngilizce - Türkçe çeviri yapan 5 tercüman arkadaşımız var. Bu yazılı tercümanlarımızın 3'ü, okudukları bölümler farklı olup sonradan çeviri sektöründe mutlu olmuş kişiler: biri İktisat mezunu, bir Kimya öğretmenliği, diğeri ise Endüstri Mühendisi.

Yabancı dev şirketler artık her yerde. Türk şirketler ise global olma yolunda. Böyle bir zamanda, yabancı dilin önemi kesinlikle yadsınamaz. Öğretmenlik, tercümanlık ve eğer ki sonradan fikir değiştirirseniz, kapısını açabileceğiniz yüzlerce farklı meslek sizleri bekliyor. Kaygılarınızdan kurtulun. Eğer tutkularınız size bu alanı işaret ediyorsa, kesinlikle fark yaratacaksınız. Buna yürekten inanın.

Hepinize şimdiden başarılar diliyorum ve o kaygılı minik gözlerinizden öpüyorum. Rotanızı her zaman kalbinizle çizin. Emin olun ki akıl kalbi izliyor.

Sevgiler,

Sibel Dağdeviren / 2009 Mezunu

 

 

 

Sevgili öğrenci arkadaşlarım,

Adım Korhan. Makine mühendisiyim.Şuanda otomotiv sektöründe faaliyet gösteren özel bir firmada müdür yardımcısıyım.2005 yılında okulumuzdan mezun oldum. Tam 13 yıl olmuş. Sizlere ilk tavsiyem okumakta olduğunuz okulun ve öğretmenlerinizin değerini bilmenizdir. 24 Kasım Anadolu Lisesi'nden mezun olmanın ayrıcalığını ileriki yıllarda daha iyi anlayacaksınız.

Lise yıllarında okulda ortalama bir öğrenciydim. Sayısal bölümlerin benim için ağır geleceğini düşünenler olmuştu. Devamlı görüşmekte olduğumuz yakın bir akrabamız başarılı bir makine mühendisiydi. Mesleki seçimimi lise yıllarında yapmıştım. Bu seçimdeki en büyük etken onun hayatına özenmemdi.

Makine mühendisliğinin sosyal bir meslek dalı olmadığı düşünülür. Bu mektubu okuduktan sonra düşüncelerinizin değişeceğini düşünüyorum.2005 yılında okulumuzdan mezun oldum ve bir sene sonra Balikesir Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünü kazandım.Üniversitedeki ilk günümü hiç unutmuyorum. Çevre düzenlemesi iyi değildi. Hayal ettiğimiz gibi bir görsellik  yoktu. Sınıfa girdiğimde benimle birlikte yaklaşık 40 erkek sessizce oturuyordu. Tedirginlik ve mutsuzluk yüzlerden okunuyordu. İleriki zamanlarda nekadar mutlu olacağımızın farkında değildik.

Mühendislik bölümlerinde dersler herzaman diğer bölümlere nazaran zordur. Dersler birbirinden bağımsız , terimler uzaktır. Birbiriyle hiçbir bağlantısı olmayan ( ısı , 3d tasarım , imalat vb..)gibi alanların derslerine ve sınavlarına ard arda girip kafanız karışabilir. Üniversitede günlük ders çalışma baskısı ya da zorunluluğu ortadan kalkınca disiplinden kopabilirsiniz. Derslerinize girip çok iyi not tutmanız gerekiyor. Ancak endişelenmeyin. Sizler gibi özel öğrenciler için sadece iyi not tutmak başarılı olmaya yetecektir. Her halukarda şuanki gayretinizi düşünürseniz daha rahat bir hayatınızın olacağını unutmayın.

Yıllar boyu hayatınızda kalacak arkadaşlıklar edineceksiniz. Bu sayede okulunuza bağınız artacak , üniversite hayatınızdan zevk alacaksınız. Mutlaka sosyal klüplere üye olmanız gerekiyor. En az 1 hobiniz olmalı. Ben halkoyunları klubune üye olmuştum. ( lisede hiç ilgilenmeme rağmen hemde 3. Sınıfta J Ayrıca alternatif rock müzik dinleyicisiyim  ) Bu aktiviteler hem insanlarla olan iletişim becerilerinizi güçlendirecek hem de derslerinize olan motivasyonunuzu arttıracaktır. Benim okulumu 4 senede bitirebilmemin  en büyük etkeni halkoyunları ekibinde bulunmamdır.

Askerlik görevini tamamladıktan sonra iş hayatına başladım. Ancak ilk başlarda işler istediğim gibi gitmedi. Çalışan işçilerin hepsi benden eski, yaşça büyük ve benden tecrübelilerdi. Tecrübesiz olduğumdan düşüncelerim önemsenmiyordu ve istediklerimi kolayca yaptıramıyordum. Yaptıramadığım işleri doğal olarak kendim yapmaya başladım. Çok yorucu zamanlardı.

Ancak zamanla bu zorlukları çekerek alanımda uzmanlaşmaya başladım. Bu dışarıdan da belli oldu ve çalışanlar kendilerini geri çekmeye başladılar. Liderlik yapabilmem tam 2 senemi almıştı. Daha sonra olumlu olaylar birbirini takip etti. Şirket önce teknolojik gelişmeleri  incelemek adına Almanya'ya gönderdi. Daha sonra ise 1 sene çalışmak üzere Japonya'ya gönderildim. Japonca konuşmayı öğrendim ( Sadece konuşmayı , yazıp okumayı değil J ) Tüm büyük şehirlerini gezdim. Üstelik maaşımı Japon mühendislerin seviyesinde aldım. Hayalini kuramayacağım tecrübeler edindim. Farklı milletten , algıdan , dinden , coğrafyadan birçok arkadaşım oldu. Üstelik bana tüm bu imkanlarım mesleğim sağladı. Hala mühendisliğin asosyal bir meslek dalı olduğunu düşünüyor musunuz?

Şuan 31 yaşındayım. Mesleğimin sadece olumlu yanlarından bahsetmemin sizlere haksızlık olacağını düşündüm ve zorluklarından da bahsettim. Bununla birlikte benim gibi ortalama bir öğrencinin yaptıklarını düşündükçe sizlerin çok daha başarılı olacağına inanıyorum.

Sizlerle bu mektup ile bağ kurma şansını bana tanıyan, yıllar önce de emeklerini asla bizden esirgemeyen ve bizleri hatırlayıp onore eden saygıdeğer Elif Şahinci hocama çok teşekkür ederim.

Son olarak şunu aklınızdan çıkarmamanızı tavsiye ederim. Akıllı veya yetenekli olmak size doğrudan başarıyı getirmez. Hedeflerimiz için emek harcamak ve küçük şeylerle  mutlu olmayı öğrenmek zorundayız. William Shakespeare'ın söylediği gibi ' Hiçbirşey iyi ya da kötü değildir. Herşey bizim onlar hakkında ne düşündüğümüze bağlıdır' Rehavete kapılmayalım ve sürekli öğrenmeye devam edelim.

Saygılarımla  Korhan Yetim/2005 Mezunu                                                                                

 

MEZUN OLAMAYANIN MEKTUBU

 

Understand the things I say
Don´t turn away from me
Cause I spent half my life out there
You wouldn´t disagree
Do you see me, do you see
Do you like me. Do you like me standing there
Do you notice, do you know
Do you see me, do you see me
Does anyone care...(ode to my family by Cranberries)

 

Dün bu şarkının yazarı ve solisti olan kadın Dolores Mary O´riordan ın ölüm haberiyle sarsıldım, neden biliyor  musun ? Çünkü tam da senin yaşlarındayken tam hiç kimsenin beni anlamadığını düşündüğüm ve hayatımla ilgili en önemli kararlardan birini vermek üzere olduğum (bölüm seçmek) sırada  bana en iyi gelen şeydi müzik dinlemek,okumak ve en çok da yazmak...birçoklarının mühendislik avukatlık doktorluk kimyagerlik gibi Türkiye'de oldukça rağbet gören mesleki tercihlerinin yanında benim yabancı dil okuma isteğim önceleri etrafımdakiler tarafından 'kafası fen bilimlerine basmıyor' gibi algılansa da bunun benim adıma bir yaşam tarzı olduğunu anlamaları uzun sürmedi...artık bir karar vermiştim ve verdiğim bu kararın yüzde yüz arkasındaydım..Yabancı bir dili en ince ayrıntısına kadar öğrenmek o dilde yıllar önce  yazılmış metinleri okumak,farklı kültürlerle etkileşim halinde olmak,çevirmek ve tek bir kelime üzerinde bile dakikalarca düşünmek istiyordum, bu yüzden de beni en çok yansıttığını düşündüğüm Türkiye'nin en köklü ve en eski üniversitelerinden biri olan Ankara Üniversitesi DTCF fakültesini tercih etim..Benim için üniversite, içinde yüzmekten asla sıkılmayacağım koca bir okyanustu.Türkiye´nin en iyi Shakspeare hocasından Hamlet´i öğreniyor,kitaplar sayesinde Dublin´in en kuytu sokaklarında geziniyor,İngiliz edebiyatının en feminist,en modernist,en akılcı en romantik yazarlarıyla aynı masaya oturup 'five o'clock tea' içiyor,tiyatro sahnesinde kimi zaman Macbeth kimi zaman Othello oluyordum.Hayat benim için artık sayısal ifadelerden kapital dünyanın telaşlarından günlük rutinin getirdiği sıkıcılıktan çok uzaktı.O günlerde karar vermiştim benim işim insanla,duygularla düşüncelerle ve bir yerinde iyilikle alakalı olmalıydı.Bu yüzden de öğretmen olmayı seçtim.Bugüne kadar çok farklı yaş gruplarıyla ve farklı okullarla çalıştım.İşimin sadece İngilizce öğretmek olduğunu düşünseydim elime tutuşturdukları müfredatı harfiyle uygular ve sonunda İngilizce dersinin olduğu gün okula gelmek istemeyen bir öğrenci kitlesi yaratırdım ama öyle yapmadım..Ağrı'da eksi 45 derecede bir İmam hatip okulunda çalışırken de İzmit´te bir özel okulda çalışırken yaptığım şeylerin aynısını yaptım.Bence bir öğretmenin görevi öğrencisinin beynini akademik bilgilerle doldurmaktan çok öte bir şeydir.İşte bu yüzden Shakspeare günleri yapıp öğrencilerimi sonelerle tanıştırdım,İngilizce şarkı yarışmaları düzenleyip beraber Eagles´tan Cranberries den Pink Floyd dan şarkılar söylettim.Şiir okuma saatleri düzenleyip en basit dörtlükleri ezberlettim ve oratoryolar yaptım,onlara mektup arkadaşları bulup yazışmalarını sağladım.Şu anda da çeşitli AB Proje çalışmaları yapıyor ve  öğrencilerimi yurt dışı deneyimi kazandırmaya çalışıyorum.Tüm bu çabalarım onlara kendi içinde yaşadıkları dünyadan başka dünyaların da var olduğunu göstermek,farklılıklara saygı duymalarını sağlamak ve azıcık da olsa edebiyatla buluşturmak adına oldu.İşte bu yüzden öğrencilikten hiç mezun olamadım.Çabalarım tek bir öğrencim üzerinde etkili olduysa bile ne mutlu bana,ne mutlu bana bu dünyanın kapıları açan sevgili öğretmenlerime,hocalarıma,aileme ve arkadaşlarıma...Şimdi arkana yaslan ve seninle ilgili söylenen her şeyi bir kenara bırakıp seni neyin mutlu edeceğini düşün,inandığın şeyin peşinden koş ve emin ol herkes o ya da bu şekilde hayatını idame ettirmenin yolunu buluyor ama çok az insan sevdiği işi yapıyor J

 

To me, fair friend, you never can be old (sonnet 104)

 

                                                                                 Burcu Altıntaş Zorlu/ 2002 Mezunu

 

Sevgili lisedeki halim,

 

 

Bu mektubu sana gelecekten yazıyorum. 15 yıl sonrayı merak ediyorsun, değil mi; aslında merak etme o kadar, şu güzel lise günlerini yaşa demek isterdim ama desem de biliyorum yapamayacaksın, üniversite sınavı Demokles´in kılıcı gibi duruyor üstünde ve sen de onu görmezden gelemiyorsun.

 

Biliyorum dil bölümünü seçerken sen çok istekliydin, dil senin için bir tutkuydu, kendini dil derslerinde iyi hissediyordun, kimi zaman bir kapı oluyordu diğer bir dünyaya açılan  ama çevrendeki herkes için değil, başka bir alanda olamayacağın için dil bölümünü seçtiğini söylediler belki sana biraz da küçümseyerek, bazen kendini anlatmaya çalıştın bazen de ne anlatsan o bakışları değiştirmeye yetmedi. İnsanlar farklılıkları yerme eğilimindedir, kafalarında bazı şablonlar vardır ve ona uymayan bir şey olunca anlamaktan çok yargılarlar, boş vereceksin. Ve ileride de gülümsetecek şeyler yaşayacaksın, mesela bir komşu teyze senin geceni gündüzünü kattığın en yüksek puanla girdiğin Boğaziçi Mütercim-Tercümanlık Bölümü´nde okuduğunu öğrenince "İyi madem kızım, olsun, iki yıllık mı kızım o bölüm." diyecek. Gülümseyip geçeceksin. Kendine duyduğun saygıyı birilerinden kabul görmekle oluşturamayacağını anlayıp onları oldukları yerde öyle bırakıp yola devam edeceksin.

 

Gel biraz da dedikodu yapalım diğer bazı bölümlerden mezun olanlar tarafından biraz çenesi düşük olarak anılacaksın, onlar senin kadar sözcüklere hayran olmadıkları için senin kendi ifade ediş biçimini şaşkınlıkla karşılayacaklar. Tadını çıkar bu özelliğinin ve yine yoluna devam et. Belki çevirmen olmak isteyeceksin, metinlerin arasında kaybolmaktan zevk alacaksın, saatlerce bir sözcük arayacaksın ve bundan büyük mutluluk duyacaksın. Belki sen de dil sevgini, o keyfi paylaşmak isteyeceksin öğretmen olacaksın lisede, okutman olacaksın üniversitede. Öğrenciler gözbebeğin olacak, elinden gelenin en iyisini, hatta fazlasını yapacaksın. Ama nerede olursan ol onurunla yaşayacaksın; dil, edebiyat sevgini, sevdiğin sözcükleri kendine bavul yapıp gittiğin yerlere götüreceksin. Bu 15 yıl boyunca kim ne derse desin çok oku ama her konuda oku, üzerine kafa yor, düşün, bolca hayal kur, söylenenleri dinle, anla, odaklanmak istediğin noktayı seç ve yoluna devam et. Dilerim bu yol boyunca bolca gülersin, mutlu olursun, birilerini ezmeden kendini de ezdirmeden yol alırsın, güzel insanlar tanırsın, takdir edersin, edilirsin, kendinin de sevdiklerinin de kıymetini bilirsin.   

   

Sevgiyle ve umutla kal,

Öğr.Gör. Dr. Arzu Ekoç Yıldız Teknik Üniversitesi

                                   (2001 Mezunu)

 

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 13.03.2018 - Güncelleme: 29.07.2021 14:03 - Görüntülenme: 4160
  Beğen | 108  kişi beğendi